Böylesine enerjisi yüksek anlar insan yaşamında kaç defa deneyimlenir, bilemiyorum ancak şunu idrak ettim ki hayatın amacı bu anları sıklıkla kendimize layık bulduğumuzu kabul etmemiz üzerine kurulu. Çoğumuz trans halinde mutluluğu farklı halleriyle deneyimleyebiliriz. Gözlemlerime göre mutluluk insanın geçmişine ve tercihlerine göre göreceli bir kavram. Benimkiyse doğayla beraberken, onunla gerçek anlamda bağlantı kurduğum anlarda kendini gösteriyor. Meditasyon yapma veya konsantre olma çabası olmadan öyle kendiliğinden geliveriyor. İşte o an bu duyguyu hiç unutmamak için geçici hafızamın içine kazımaya çalışıyorum. Ne yapıyorum, ediyorum o anda ki yoğun zevkin dayanılmaz tadına varıyorum. “Unutmamalıyım hayat bu özel anlar üzerine inşa edilmeli” diyorum kendi kendime. Anlıyorum hayat her an Nirvana deneyimleme hisleri üzerine kurulamaz (nedense?), dahil olduğumuz tanımlı yaşam kurallarına buna imkanımız olmaz, hatta olamaz. Ayrıca, bilemem neden bu hislere sadece tatil zamanında izin verilir? Hani sanki “bu sene 1 hafta iznin var, bu arada ne duygu yaşıyorsan yaşa, sonrada gene girdabın içine gir” dermişçesine… Ama ben mutluluğun easında bir süreç olmasından yanayım ki uzunca sürebilsin ve hayatın her anına dahil olabilsin.. Bunun yolunun ise detayı doğal ve yalın hali ile görebilmede olduğunun farkına varıyorum. Bu sırrı her zaman hayran olduğum doğu kültürleri çok uzun zaman önce keşfedebilmiş. Doğallık ve basitlikte karşımıza çıkanları, güzeli mükemmel olma durumu aramadan görebilmek (çünkü mükemmellik göreceli ve hatta yargılayıcı bir tanım) olarak tanımlamış. Bu mutlu olabilme felsefesinin adını ise Japonlar wabi sabi koymuşlar… Böyle bir hissi zaman zaman derin bir şekilde deneyimleme şansına sahip bir insan olarak diyorum ki “neden bu zevki sıklıkla yaşamak hayatımın anlamı olmasın ki?” İşte enerjimin çok yüksek olduğu şu anda etrafımda doğanın 5 elementi bulunduğu hali ile bu yazımı yazıyorum ve diyorum ki tam olmam gereken yerdeyim. Tam olarak şu andayım, ne gelecekte, ne de geçmişte. Güneşin ısısını, suyun ürpertisini, rüzgarın sesini, ağaçların, toprağın ve denizin kokusunu, dalganın sesini, doğanın tüm varlığını tüm vahşi güzelliği ile kalbimde hissediyorum. Bir yandan düşünüyorum “yazmalı mıyım yoksa hissetmeye devam etmeli miyim?” Sonunda karar veriyorum “yazmalıyım ki, bu güçlü hissimi unutmayım” işte sebep bu…
Unutmamak için yazıyorum!
